Spermler tehlikede mi?

Cep telefonlarının insan üreme sürecini etkileyip etkilemediği henüz bilinmiyor çünkü dünyadaki genç erişkin kadın ve erkeklerin neredeyse tamamı cep telefonu kullanıyor.

 Bu durum, kontrol grubu oluşturulmasına engel oluyor
Çevre sağlığına yönelik tehditler konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından Devra Davis’in yazdığı, İnno Yayıncılık’tan çıkan ‘Cepteki Tehlike’ kitabı, radyasyonun insan vücudundaki hücrelere nasıl zarar verdiğini kanıtlarla ortaya koyuyor.
Cleveland Kliniği’nde araştırmacılar spermlerin radyo dalgalarından nasıl etkilendiğini gösteren bir çalışma yaptı. Bu çalışma, 2008 yılında “Cep telefonları sperm sayısını düşürüyor” başlığıyla yayımlandı. Ashok Agarwal, androloji  (erkek üreme sistemi biyolojisi) alanında dünyanın en önde gelen uzmanlarından. Kliniğin androloji laboratuvarı ve üreme doku bankasının direktörlüğünü yürüten Agarwal’ın çalışmaları merakımızı giderir nitelikte...
Spermler deforme oldu
Klinik ortamda 364 erkeğin incelendiği çalışmanın sonuçları şöyle: En düşük seviyede sperm sayısına sahip erkekler belirgin olarak cep telefonlarını vücutlarında; çoğunlukla ceplerinde taşıyanlardı. Bütün bu ölçütlere göre hiç cep telefonu kullanmayan erkekler, 2-4 saatten fazla kullananlardan çok daha fazla sağlıklı spermlere sahipti. Dahası dört saatten fazla kullananların spermleri en az sayıda ve en sağlıksız olanlardı. Bu 364 erkeğin yarısı günde en az iki saat telefondaydı.
Agarwal’ın ekibi, sonuçlara ulaşmak için çok akıllıca bir taktik geliştirdi. Klinik gönüllülerinden 34 tanesinin spermleri laboratuvara alındı ve iki parçaya bölündü. Ayrılan parçanın birine, bir erkeğin yumurtalıklarıyla cebi arasındaki mesafeden radyasyon uygulandı. En yüksek seviyede cep telefonu radyasyonuna maruz kalan spermler, en çok deforme olanlardı ve en kötü yüzme yeteneğine sahiplerdi.  Clevelandlı araştırmacılar sonuçlarına alışıldık bilim diliyle “Öncü” diyerek daha fazla araştırma için          çağrı yaptı.
Yedi ülke araştırıyor
Radyo frekans sinyallerinin spermleri etkilediğini söyleyen tek araştırmacı Agarwal değil. Cleveland Kliniği sonuçları ne tek, ne de araştırmacıların düşündüğü gibi ilk. Bu yüzyıla geçtiğimizden beri, cep telefonu radyasyonunun insan ve fare spermlerini ciddi şekilde ayrıştırdığını ortaya koyan çeşitli çalışmalar var. Avustralya, Japonya, Macaristan, Polonya, Türkiye, Çin ve ABD’de bağımsız bilimsel raporlar var.
2010 yılında Cambridge Üniversitesi’nden ödüllü profesör John Aitken, test tüpü içerisindeki insan sperm kültürlerini, cep telefonu tarafından yayılabilecek seviyede radyo frekans radyasyonuna maruz bırakma şeklinde bir seri proje raporladı:
‘Erkek tohum hücrelerinin tanımlanması ve ayrıştırılması incelemesi’.
Tam olarak neyi etkiliyor?
Cep telefonu radyasyonunun X-Ray’de olduğu gibi sperm DNA’sını doğrudan tahrip etmediği biliniyordu. Keşfedilense, cep telefonu radyasyonunun, spermin yumurtalıktan çıkıp yumurtayı döllemeyi gerçekleştireceği güvenli bölgeye kadarki uzun maratonu yüzmek için gerekli kudretini zayıflattığıydı. Bütün bu hareket için gerekli enerji, sperm içindeki mitokondrial hücreden geliyor.
Eğer cep telefonu radyasyonuna maruz kalırlarsa bu hücreleri bir arada tutan elektronlar yerlerinden kopup ayrılıyor böylece tehlikeli serbest radikaller oluşuyor. Bunlar, spermlerin gücünden çalıyor.

Dünyadan araştırmalar
Hindistan’daki Meleka Manipal Medical College’ın yakın zamandaki deneyi, özellikle kaygı verici. Bilim insanları, üç aylık kobay farelerin kafeslerinin altına üç gün boyunca 900-1800 megaherz frekansta çalışan cep telefonları koydu.  Farelerin kanında serbest radikaller üredi, sperm sayıları düştü ve erkeklik hormonları azaldı.
Elektromanyetik radyasyon konusunda Yunanistan’ın önde gelen araştımacılarından Lukas Margaritis, meyve sineği drosophila’yı kullanarak, cep telefonu radyasyonunun bu sevimli, doğurgan küçük sineğin üreme organlarındaki hücreleri öldürebileceği kanaatine vardı. Uzmanlar, olağanüstü bir sabırla ve mikroskoplarla bu küçük sinekciğin yumurtalıklarını ayrıştırdılar.
Sonuç, diğer araştırmalarla aynıydı: serbest radikaller ve sperm sayısı düşüklüğü.
Elbette insanlar fare değil. Fakat insan ve kemirgen genom projelerinin teyit ettiği gibi derin ve önemli yönlerde eşleşiyoruz. Genetik evrim bize köpek ve tavuklara oranla kemirgenlerle daha fazla gen paylaştığımızı söylüyor.
Paylaştığımız önemli miktarda sessiz mutasyondan şimdi biliyoruz ki bilimin olasılık olmasından çok eski bir noktada, yaklaşık 85 milyon yıl önce, kemirgenler ve insanlar ortak atalara sahipti.

Milliyet Sağlık

0 yorum:

Yorum Gönder